Pages

18 Şubat 2010 Perşembe

İŞE BAŞLIYORUUUUM :)


flas flas flasss :) delirapunzel yarın itibariyle işe başlıyoooooooooorrrrrrrr :)
evet bu sefer oldu, hemde tam istediğim gibi herşey.... görüşmemiz akşam altıdaydı. öğlen bi kaç yerde işim vardı onları hallettim önce. sonra eve glip hazırlandım, annemin muhteşem dualarıyla evden çıktım :) yolda epey bi trafiğe takıldım, ıhlamurdan beşiktaşa doğru yol adımadım ilerlerledi resmen. ajansa gittiğimde yediye geliyordu, içeri girdim beni toplantı odasına aldılar, uzun bi süre benimle görüşecek kişiyi bekledim, bu arada çalışan herkes tek tek yanıma gelip benimle sohbet etti. bu beni rahatlattı, en sonunda B. hanım ile görüşebildim, mülakattan daha çok sohbet havasında geçti, onlar anlattı ben anlattım derken birde baktım kartvizitlerimin bile siparişi verildi :) şaka gibi:) şartlarda anlaştık ama 15 günlük bir deneme sürecim var. bu sürede karşılıklı değerlendirme yapıp iş sözleşmesi imzalanacak.
ortam çok eğlenceliye benziyor, rahat insanlar en azından beni germediler, hepsi güleryüzle karşıladılar, bu kadarını beklemiyordum açıkçası. patron ve genel koordinatör ile okeyleştikten sonra bütün ekibi çağırıp zaten tanışmış olduğum çalışanlarla tek tek tanıştırıldım:) ve hemen akabinde yarın yapılacaklarla ilgili toplantıya dahil edildim. herşey o kadar ani olduki konulara da fransız kalışımdan mütevellettit epey bi alık modundaydım. 
velhasıl yarın saat dokuzda yeni iş hayatımın startı veriliyor, umarım herşey başlangıç gibi yolunda gider....
yarın çok önemli bir müşteri ağarlanacakmış, bu yazıyı bitirdikten sonra ne giysem telaşına başlayacağım, hatta önce bir duş alıp kendime bir spa uygulayayım :)
çok mutluyum çokkkk :)
bu arada yolda gelirken kaptan'a da haber verdim, tebrik etti beni hayırlı olsun dedi :) ilk maaşımla  nevizadede bir büyüğe! danışıp ıslatıcaz) bidaa mutlu oldum, çok mutlu oldum :)
yarın stresli ve sıkıntılı bir gün beni bekliyor, malum ilk iş günü:) hepinizi öperimm, ve iyi dilekleriniz için hepinize çoook çoook teşekkür ederim....


17 Şubat 2010 Çarşamba

az kaldı bitecek...

cv mi güncelledim geçen gece. ve bir sürü yere mail olarak gönderdim. dün sabah onlarca firmadan mail ve telefon aldım. kimisini lokasyon kimisinide isimleri bakımından eledim. bir ikisiyle görüştüm. şartlar içler acısı, utanmasalar gel karın tokluğuna çalış diyecekler. dün akşam birisiyle tam anlaşır gibi oldum, hemen başla dediler ama maaşı ve ortamı çok içime sinmedi, sonrasında vazgeçtim. bu gün yine iki firmadan randevu verdiler. yarın gidip görüşeceğim. bunlardan biri beşiktaşta hem isim olarak hemde semt olarak uygun geldi, şartlarda da anlaşırsak hemen kabul etmeyi düşünüyorum. iş hayatını çok özledim. aylar oldu işsizliğim ve ilk gençlik yıllarından bu yaşıma kadar çalışan biri olarak, ilk başlarda dinlence olarak değerlendirdiğim süreç şimdi beni bunalımlara gark ediyor, oyalanacak birşeyler bulamıyor olmaktan saçma sapan şeylere meyil edip zaman öldürmeye çalışırken, kendimi, birikimlerimi, enerjimi ve psikolojimide öldürmeye başladım. hani hep derim ya "bir sabah güneş benim içinde doğsun" diye. yarın yine bu dilekle uyanacağım, "ne olur işe kabul edilebileyim, ve artık hayatım bir düzene girsin" diyorum.
bu gün eski bi kız arkadaşmla görüştüm, eskilerden konuştuk uzun uzun demli çayların yanında. -birde çok sevdiğim kazandibi tatlısı yedim. bu tatlı beni mutlu ediyor biliyorum-. bu arkadaşım benim ilk ve orta okuldan arkadaşım, çok erken bir evlilik yaptı, şimdi yedi yaşında bir kızı var. ve aynı annesinin küçüklüğü, onu ilk tanıdığım yedi yaşında ki halinin kopyası. tuhaf. kötü bir evlilik yapması ve tek başına kız çocuğu büyütüyor olmasının yan ında erken anne olmak muhteşem bir duygu olsa gerek, diye söylenip durdum bütün gün. nerde bir çocuk görsem "bu benim olsa neolurdu sanki" diye serzenişlerde bulunan bir insanım ben ahali. umarım bu dünyadan çocuk sahibi olmadan gitmem.
neyse şekerler, artık buradan güzel şeyler paylaşmak için sabırsızlanıyorum, ve yazılarımı okuyup benimle birlikte sıkılan herkese de teşekkür ediyorum.
"umarım, yarın güneş sizin içinde doğar"....
öperim.

birgün...

yorgunum, kafam vücuduma ağır geliyor artık. ama yaşadığım herşeye rağmen içimin biryerlerinde biraz umut, biraz güç var hala. şaşırıyorum kendime herşey bu kadar düzelmemeye yüz tutmuşken, yaptığım onca hataya rağmen içimdeki deli cesaretine, o büyümeyen çocuğa, küçük mutluluklardan kendindine pay çıkartan yanıma. özlediklerim benden çok uzaklarda olmasına rağmen onları bir gün yenden görebilme umuduma. 
biliyorum bir gün bu umutvar çabalarım boşa çıkmayacak, bir sabah gün benim içinde başlayacak...

10 Şubat 2010 Çarşamba

Güneş

Küçücük bir güneş ışığına nasılda kapılıveriyor içim, nasılda mutlu oluyorum. Odanın tam ortasındayken bütün öfkeler kızgınlıklar, her yere dağılmışken ümitsilikler nasılda sevinebiliyorum dışardaki güneşe... Tanrım, ben çok kocaman, devasal mutluluklar istemiyorum görüyorsun değil mi?

8 Şubat 2010 Pazartesi

Kırık Sabahlar

Hayat adil değil, en azından son zamanlarda. Evet son zamanlarda sınandığımı düşünüyorum. Bir film vardı hatırlarsınız "thurman show" aynen öyle işte. Sanki etrafımda ki herşey dekor, herkes oyuncu gibi. Ve beklediğim bilinen son, karton bir gökyüzüne çakılmak olacak. Son yıllarda canımı kim yaktıysa affediyorum, aldatanları affediyorum, göze battıklarımı, görmezden gelindiklerimi, incinmelerimi, dargınlıklarımı erteliyorum. Kolaylaştırmaya çalışıyorum zor'ları. Duymazdan geliyorum ruhuma acı verenleri, gözyaşıma sebep olanlara gülümsüyorum... çaktırmıyorum yani.... velhasıl çok uğraşıyorum mutlu olmak için ama olmuyor işte ne yapsam olmuyor. Öğrendim ki,mutluluk oldurulabilen birşey değilmiş, olmayınca ağzınla kuş tutsan da hayatın sana kurduğu tuzakları bozamıyormuşsun. Her gece yatarken "Yarın başka olacak" diyerek uyumak ve sabah olduğunda kendi uydurduğun hayallerde kırılmak silsisinde geçiyor günler... Cevapsız sorularda yılgınlığın resmini gormek, aynaya bakmak gibi...