Pages

26 Ağustos 2010 Perşembe

torpil

Babamın torpiliyle iş görüşmesine gidiyorum... dua edin de olmasın.... Bu yaşımdan sonra, babama sayemde iş buldun dedirtmem ben.

tayyip mayyip ? :)

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Kaçak....

Dün Mucize gelmedi yine. Her zamanki gibi bütün planlarımla kalakaldım ortada. Gelmeyince Tunayla buluşup Ortaköy' gittik. Sahilde oturduk, kahve içtik kumpir yedik.... Hiç birşey olmamış gibi davranmaya çalışarak günü bitirmeye çalıştım. Ortaköy meydan da banklarda otururken yanımıza yaşlı bir teyze geldi, havadan sudan sohbet etmeye başladık, hayat hikayesini anlattı bize, keyifliydi de. Eğlenceli, torun torba sahibi 55 yıldır Ortaköy'lü, cıvıl cıvıl bir teyzeydi. Tam kalkarken elimi uzattım tokalaşmak için iyi akşamlar deyip ayrılıyorduk yanından. beni kendine doğru çekti, "sizin için dua edicem, hayırlı bir kısmet bulursunuz inşallah Allah gönlünüze göre versin kızım" dedi. Gülsemmi teşekkür mü etsem ne desem şaşırdım. Tuna "ağlamak istiyorum, bu kadar mı kötü görünüyoruz, kadınla o kadar sohbet ettik bizden çıkardığı bu mu oldu" diye şakayla karışık söylendi.... Hakkaten şaka gibiydi, kız kıza takılınca sadece apaçilerin değil yaşlılarında dikatini çekiyormuşsun demekki. Neyse eve geldim, tam iftar saatiydi, bizimkiler yemek yiyorlardı. Mucizemi arayıp eve geldiğimi söyleyeyim dedim, açmadı....... Sonra bütün gece aramaya devam ettim. Sabah uyandığımda belki çağrılarımı görüp  bi mesaj atmıştır diye telefona saldırdım ama yok, yine aradım yine açmadı.... en sonunda az önce konuştuk, akşam saat 9 da erkenden uyumuş!!!!! ne varnış bu kadar panik yapacak merak edecek!!! Allahım sen aklımı koru, çıldırmak üzereyim. ne yapmaya çalışıyor bilmiyorum. yoksa ben mi kafamda büyütüyorum emin değilim. ama artık iyice sinirlerim bozulmaya başladı. Daha kahvatı etmedim....
aç karnına bir sigara ve dinlediğim bir sezen aksu şarkısıyla yarı ağlamaklı bi halde bunları yazıyorum.
uzun zamandır dinlememiştim böyle şarkılar... fena koydu....

sezen aksu kacak
Yükleyen platin099. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.


bu fotoğrafı dün çırağan yolunda yürürken çektim....  en son onunla birlikte yürümüştüm bu yoldan.....

"bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm, kim bilir ne bekliyor kalır mıyım ölür müyüm?" dercesine....

24 Ağustos 2010 Salı

Ruhum bokunda boncuk arıyor....

bu gün hayat beni delirtti, evet evet şu içinde yaşadığım şeyden bahsediyorum. herşey üstüste geldi yine. sanki anlaşmış gibiler. çok alınganım bu ara, ve işin kötüsü bunun farkındayım ama bişey yapamıyorum. saçımı bozan rüzgara, vızıl vızıl etrafımda dolşan sineklere, yüzümde çıkan sivilceye, kırılan tırnağıma, sokaktan geçen domates pattesçiye, gazı biten çakmaklara bile  küsesim çatasım var. bir mızmızlık bir mızmızlık sorma gitsin. şımarıklıktan değil, valla. içim darlanıyo içim....!!
..... offf neyse yazmicam a.q sıkıldım yatıyorum!!!!

22 Ağustos 2010 Pazar

Bu zevki Teyyip'e yaşatmayalım!!!

Akepe Hükümetinin 7 senelik Orgazmına -Ve Referandum için; Hayır!!!!!

21 Ağustos 2010 Cumartesi

İstasyon Cafe'ye taze kan yazarlar aranıyor...

Sevgili blogger insanları, İstasyon Cafe'mizde çalışacak,  kalemine, fiziğine ve diksiyonuna güvenen, prezenteğbıl, esnek çalışma saatlerine uygun, sektörde en az bilmem kaç yıl deneyimli, yaş sınırı olmayan fekat erkek adayların "ben askere gidiyom bi süre yokum" demeyecek olan, hafif kafası kırık, görmüş geçirmiş, feleğin çemberinden geçmiş, vurdumu deviren kodumu oturtan yazarlar aramaktaryız. Yeni heycanlara taze kanlara ihtiyacımız var. Cafemizi evi gibi benimseyecek, çay kahve yapmasını bilecek, etrafı silip süpürecek masa masa gezip muhabbet edecek yazar arkadaşlarımızı aramızda görmekten onur duyarız efenim.....


Başvurular derhal bizzat ve şahsen tarafımdan yantlanacak ve hemen accountlar verilecektir...

Öperim.

Cafe İşletme Yönetim; Delirapunzel & Cemo

saykolamalar



Sevgili günlük
bügün hiç bi halt yemedim.
sabah kahvaltı ettim.
birçok kez tuvalete gittim
öğlen yemek yedim
bissürü sigara içtim
şuursuzca internette vakit geçirdim
annem bana gerizekalı dedi.
morelmanım çok bozuk.
çok mutsuzum günlük
allah belanı versin
ortaokuldaki günlüklerim senden daha eğlenceliydi!....
idiotlaşmaya başladım korkuyorum anne
savaş çıkacak diyorlar ne bok olacaksa olsun artık anne
ben niye sana sardım bilmiyorum anne!!!

20 Ağustos 2010 Cuma

"yaNlızlık"




mucize;
*aşkım 
ben;
*efendim aşkım
mucize;
*hani demiştim ya
*akşam üzeri işim var diye
*erteleyebilirsem dedim
*erteleyemiyorum
*erken dönmem gerekli
*onun için adapazarındaki işimi halledicem

ben;
*tamam aşkım


.......


neden şaşırmadım acaba? bunu sürekli yapıyor olmasından olabilir mi? neden kızıyorum ki bu kadar, üstelik yazdığı her kelimeyi saniyeler öncesinden tahmin ettiğim halde. ilişkimizin ilk bir ayının sonrası hep böyle olmadı mı? beş defa geliyorum diyorsa dördünde gelememiştir. çünkü ertelenemez işlerimiz var hep, çok çalışıp yorulduğu içinde kalan zamanlarda da dinlenmeye ihtiyacı var. ben sürekli telefonda ve msn de konuşulan sevgili olarak yalnızları oynamaya devam edeyim. "tamam aşkım" deyip susayım. onun için, onu düşünerek aldığım elbiselerim olsun, ama hep arkadaşlarım beğensin, o hiç görmesin, hevesim kaçsın.  kendisi için yapılan saçlarım dağılsın rüzgara karışsın. ojelerimi kemireyim sonra nar çiçeği renginde. yüzüne söylemek istediklerim boğazımda kalsın, içimde patlasın zehir zıkkım olsun. sonra ben onsuz tatile gittiğim için suçlu olayım, ama yine de alttan alayım, yine "tamam aşkım" deyip susayım.

oh olsun kala kalırsın işte böyle kahvaltı masasında zınk diye!!!


"yalnızlık" kelimesini "yaNlızlık" yazacak kadar yanlıştı sana susmalarım.....!!!!

Bütün CV lere kafam girsin!!! Vol. -II-

Dünden beri üzerimde bir yorgunluk, bir halsizlik var. Yüksek voltajlı bir iş görüşmesi geçirdim. görüşmemizin ardından bana ilah, işin pirii, sektörü yalayıp yutmuş hatun muamelesi yapıp, "anlaşamayacağımız bir nokta yok, bizim için uygunsunuz hatta tam aradığımız gibisiniz, bu akşam değerlendirmemizi netleştirip size haber vereceğiz" denilerek kapısından çıktığım... "bu sefer kesin oldu" dediğim kaçıncı iş görüşmesi bilmiyorum. Artık çok yoruldum. hayır, "maalesef siz bize uygun değilsiniz" de gönder, yada bokunu çıkırma. herdefasında şişirilip boşluğa bırakılmış havada savrula savrula duvarlara çarpa çarpa sönen balonlar gibi hissediyorum kendimi. yine aynısı tabiki, ne olumlu ne olumsuz bir yanıt yok.  !!
akşamda kızlarla taksimde takıldık, gece hep beraber görkem de kaldık. akşam üzeride alışveriş için İF avm deydik. yorgunluktan değil ama sanırım hem sıcaklardan hemde sıkıntıdan mıdır nedir bilmiyorum üzerimde bir halsizlik bir titreme var sanki. kendimi hiç iyi hissetmiyorum :((

bu arada yarın sevgilim geliyor, eğer bir toplantısını erteleyebilirse istanbul'da kalacağını söyledi yarın akşam için. erteleyemezse iftardan sonra dönecekmiş. yarın yine hummalı bir hazırlık beni bekliyor, üzerimde ki bu halsizlik geçmezse eğer, zor bir gün ve gece beni bekliyor olacak....

18 Ağustos 2010 Çarşamba

yine bir iş görüşmesi...

Bu gün çok önemli bir iş görüşmesine gidiyorum......

dün gece yine depreştim, artık sabit çalışabileceğim bir işe ihtiyacım olduğu dürtüsü yine dürttü beni. oturup gecenin bir yarısı yine bir sürü yere cv gönderdim. içlerinden biri hemen cevap yazmış.... bünyesinde lojistik, organizasyon ve yayıncılığı barındıran bir grup şirketi. 3 ayrı departman için yönetici arıyorlarmış. umarım kafama yatacak bir iş ve pozisyon olur.

artık nedense sabahları fazla uyuyamıyorum, kaçta yatarsam yatayım sabah dokuzda uyanıyorum, bu harika bişey. günün erken saatlerini değerlendirmek, daha zinde kılıyor insanı. bu yüzden apar topar hazırlanma telaşım olmayacak bu gün, kahvaltımı yaptım, ortalığı toparlayıp akşam için annemin market alışverişi yapıp hazırlanmaya başlayacağım. geçenlerde mango dan çok güzel keten beyaz elbise almıştım. onu giymeyi düşünüyorum. altına da gümüş rengi topuklu ayakkabılarımı giyersem bir de makyaj aman yarebbim çok güzel olucam :)))
neyse umarım bu günkü enerjimi doğru kullanırım ve herşey yolunda gider...

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Kalbim Ege'de kaldı....





Neden geldim İstanbul'a şarkısı eşliğinde avaz avaz döndüm dün gece. En son yazdığım gibi İzmir'e değilde sürpriz bir şekilde soluğu Çanakkale As.sos'ta aldım. İzmir'e gidişim arkadaşlarla planlarımızın uymaması sonucu iptal olmuştu. En yakın arkadaşlarım beni ekerken bende sadece çalıştığım işyerinden yeni tanıdığım bir kaç insanla tatile çıkma çılgınlığına erdim. Çarşamba günü karar verildi, perşembe günü yola çıkıldı. apar topar, sanki yangından mal kaçırırcasına :) ikisi sevgili paşa ve tuti, birde leon ve ben. 4 manyak arabaya atladığımız gibi düştük yollara. yolda yapmadığımız rezillik kalmadı.  ibremiz 170 180 leri gördü, emniyet kemeri hayat kurtardı:) saat başı durup yemek yedik:) paşa nın önce çanakkale merkezdeki evlerine gittik sabaha karşı, orda uyuyp dinlendik, sonrada  öğlene doğru uyanıp paşanın annesinin kaldığı Güzelyalı'da ki yazlık evlerine gittik, seran teyze kahvaltı masasını hazırlamış bizi bekliyordu. Yayıla yayıla güzel bir kahvaltının ardından denize gittik. O akşam paşanın iki arkadaşı daha bize katıldı, akşam üstüne doğru alışveriş yapıp güzel bir mangal sofrası kurduk, yemek faslının ardından da muhteşem deniz manzaralı terasta muhabbete koyulduk. Aldığımız leziz peynir helvasını daha çok yiyebilmek için kavgalar ettik:)) sonrada yakamozun altında minderlerin üzerinde 6 kişi uyuduk. sabah acı bir güneşle uyanırken kimse uykudan uyanır gibi değildi.... ikinci günümüze yine güzel kalabalık bir kahvaltı sofrasıyla başladık. fazla vakit kaybetmeden arabalara atlayıp As.sos'a yola çıktık.
Akşamdan yer ayırttığımız 
Yel.ken plajına gitti bknz : burada da 15 kişi olduk, bütün gün şezlong ve deniz arasında acaip eğlendik... Herşeyi bir kenarda bırakıp bütün sorunları İstanbul'da unutup hayatımın sonuna kadar o şezlong üzerinde yaşayacağıma inandırdım kendimi...:) :( O gece yine ortak kararımız sonucu iskele üzerindeki şezlonglarda geçirmeye karar verdik. sabah kadar süren denize girmeler muhabbet ay ışığı yıldızlar derken gün doğdu. üçüncü günümüzü de yine hep birlikte aynı şekilde bitirdik. yola çıktığım insanları bir haftadır, orada tanıdığım ve tatilimi geçirdiğim insanları saatlerdir tanıyor olmanın tedirginliği ve rahatlığıyla tuhaf, çılgın ve keyifli bir 3 gün geçirdim. Dönüşte Zeyno'ya geçtim. Erkenden de uyumuşum. sabah eve gelmek için yola çıktığımda İstanbul sıcağı trafiği, bütün bırakılmışlığıyla öfkesiyle üstüme üstüme yürüdü.

Bu arada Mucizeyle de kavga ettik daha doğrusu tartıştık, yola çıkarken konuşmuştuk ama gecenin dördünde vardığımızda ben geldim demek için aramamışım diye dünyanın kaprisini yaptı, hala da devam ediyor. Henüz doğru düzgün konuşmuş değiliz, telefondaki sesimiz gayet sevimsiz, ne zaman nasıl düzelir bilmiyorum . Henüz kendime gelmiş değilim tatil sendromundan çıkamadım. Pencereden bile dışarı bakasım yok o derece yani. Heran kafama esip bu sefer tek başıma atlayıp otobüse yine o cennete kaçabilirim yaz bitmeden uzun uzun tadını çıkarmalıyım...