Pages

2 Eylül 2009 Çarşamba

hiç.

yine hayatımın kayıp bi kaç gününü geride bırakarak yazmak istedim. bazen hepimize oluyor işte bu kilitlenme durumu. inat ediyorum kendi kendime yazmıyorum. şu son 20 gündür kocaman bir hiçliğin içinde o kadar çok şey yaşadımki yazmak eziyet geldi. birşeyler düzelmedi ama sanırım kilitlerim açıldı. hala evdeyim. uzun süredir kimseyle görüşmüyorum iyice kabuğuma çekildim. arada sırada birileri gelip gidiyor, kuzenler takılıyor ama kimse ruhumu yeniden yapılandırmama yardımcı olmuyor. bu mutsuzluk anlatılır gibi değil, bu yüzden de yazılabilir bi durum olamadı.
bunun yanında güzel gelişmeler de yok değil aslında;
kankam master mülakatlarını geçip siyasalı kazandı
mayıs ayında evlenen kuzenim hamile
fenerbahçe ligde iyi gidiyor
sonbahar yağmurları başladı vs. bu kadar işte.

dün majesteleri istanbul'a gelmiş. taksimdeymiş üstelik. bende taksimdeydim ama beni aramadan yarım saat önce. gece tekrar izmire döneceğini söyledi. görüşemedik velhasıl. üzüldüm ve ne yalan söyleyeyim kırıldımda. sen kalk istanbula gel gitmeden bi kaç saat önce beni ara? üstelik ben onun tatil dönüşünde izmire gitmeyi planlarken. şimdi bende izmire gidip bi süre kalıp gitmeden bi kaç saat önce mi aramalıyım? bilmiyorum geçerli sebepleri vardır mutlaka heralde, -vardır dimi majesteleri?

geceleri sabahlara kadar oturup gün aydığında uyumalara başladım yine, akşam 7 gibi dışarı çıkıcam, yarın evo nun doğum günü. gece tam 12 de bebek sahilinde olmalıyız.mısır yemeliyiz. arabada eski günlerden bahsedip radyoda çıkan şarkılardan fal tutmalıyız. sonra dolmabahçede güneşin doğuşunu izlerken kaşarlı tost yiyip çay içmeliyiz. bla bla.
geçen seneki doğum gününde onu çok kırmıştım, bu sene telafi etmeliyim. dört sene önce bana doğum günümde aldığı puzzle a dokunmamıştım bile. şimdi o puzzle ı tamamladım hediye olarak.
duş alıp hazırlanıp çıkıcam. bu gece eve dönmem saırım. yarından itibaren yazarım yine. şimdilik bana müsade.

2 yorum:

OlurÖyle dedi ki...

bazen durduk yere aklıma geliyorsun ne tuhaf..ayrılığın acısını anlatmaya çalıştığın yazılarda öyle çok anladım ki seni öyle çok okudum ki tekrar tekrar, acını çekerek..şimdi birde naklıma geliyorsun.yazmıyor diyorum yine kayboldu..ne tuhaf. hiç tanımadığın birini kendin gibi bilmek.

DeliRapunzel dedi ki...

sevgili karakutu,
beni bu kadar anlayabilmiş olman benim için tarif edilmez bir duygu.
beğenilmek, takip edilmek duygusu değil, anlaşılıyor olmanın dayanılmaz hafifliği, yokluğunda merak edilmek, kendi gibi bilinmek. yazdıklarımda yaşadıklarımda birilerinin kendinden birşeyler bulup hissetmesi.
yaşamımın içinde bile etrafımdaki çoğu insanın hissettiremediği şey. işte bu duygu bizi yazmaya iten sanırım. teşekkür ederim içtenliğin için. hep ol lütfen;)