Pages

26 Şubat 2009 Perşembe

hastayım :(

direnişe son verdim, artık bende gribim. anacım o ne hapşurma tıksırma krizidir öyle ya, vallaki yoruldum haa. her hapşuruktan sonra burnum kocaman oluyoda yüzüme sığmıyo sanki, gözlerim falan cayır cayır yanıyo, zaten sabah boğazlarımın ağrısıyla uyandım önce, dün gece çok sigara içtiğimi falan düşündüm, sonra bi baktım öğlene doğru ben mortu çeker tabi. allahtan bu gün sık sık sistemlerde sorun vardı da kaytarma şeklim çok oldu. hatta bi ara o kadar çok uykum geldiki pc başında oturduğum yerde rüya falan görüyorum zannettim, tuvalete gidip klozetin üstünde uyuklamayı ne çok istedim anlatamam. derken akşam oldu bitti. ben şimdi bi 2 80 uzanayım, yarın sabah kızlarla kahvaltı yapıcaz anca kalkarım. ben kaçanzi.
sevgüler, delü.

bidaa mim :) Kalmak Türküsü - Özdemir Asaf

sağnak yağmurlarla birlikte mim yağmurları da hepimizi sırılsıklam etmekte bu aralar:)) mim manyağı olduk çıktık hepbirlikte, şikayetçimiyiz tabiki hayır:)))
hemen bu mim olayınada pek bi bayıla bayıla dalmak istiyorum, çünkü sevgili bekriya beni çok güzel bi yerden mimlemiş, ben diyorum bu hatun benim içimi okuyor:))
bu mime çok sevindim, şöyleki; hayatımın harbidende çok önemli şiirlerinden biridir, her okuyuşumda beni alıp bambaşka yerlere götürür, türlü türlü yerlere, eskilere, mazilere, yaşanmışlıklara, dostlara, düşmanlara, geçip giden zamana, kahıra, kedere, sevince hüzne, en sonunda da şişelerin dibine götürür, eminim sizde okuyunca az önce virgül virgül yazdıklarımın peşine akıp gideceksiniz, sevgili bekriya'ya bir kez daha teşekkür ederek, ve aynı zamanda bu şiiri birde kendisine de ithaf ederek paylaşmak istiyorum...

KALMAK TÜRKÜSÜ
Daha gidilecek yerlerimiz var
Şu sohbetini dinler gideriz
Coştukça şarkılar, türküler, sazlar
Rakı mı, sarap mı, içer gideriz
Geçse de umudun baharı yazı
Gözlerde kalıyor yaşanmış izi
Kimseler kınamaz burada bizi
Ne varsa hesabı öder gideriz
Söyleyecek sözü olan anlatsın
İsterse içine yalan da katsın
Yeter ki, kendinden, bizden söz etsin
Yalanı doğruyu sezer gideriz
Neler gördük neler bu güne kadar
Daha gidilecek yerlerimiz var
Bizi buralarda unutamazlar
Kalacak bir türkü söyler gideriz
Sevgiye var olduk sevdik sevildik
Kavgalara girdik öldük dirildik
Bir anlam fırını içinde piştik
Anlamlı güzeli sever gideriz..


Özdemir ASAF



ve bu mim'e ;
Tuana
Esrik Öfke
Abraxas
Morkedi,

tarafımdan davetlidir....
sizin için önemli olan şiir'i merak etmekteyim....

öpito,



23 Şubat 2009 Pazartesi

M i M mi? yazmayan eşşektir :P

yeter artık, sanırım size böyle duygusal paylaşımlar yapmak yaramıyor, hemen cozurduyorsunuz, sonra daha çok üzülüyorum. bana bakmayın len, en deli halimle bile hayatla dalga geçmesini bilirimde her insan gibi benimde zaaflarım oluyor maalesef. neyse hayat devam ediyor dostlar.

bu gün mimlenmişim:) sevgili allegra beni mimlemiş. özlemişim mim yazmayı, sayfasını okumak için girdiğimde beni mimlediğini gördüm, hiç vakit kaybetmeden yazayım dedim:) teşekkür ediyorum sevgili allegra, delü, öpito seni..;)

şimdi anacım; sevdiğim öyle çok blog varki çeşit çok bende. ama öyle bloglar varki, her bi cümlesinde kendimi buluyorum, kendime geliyorum, kendimden geçiyorum. kimseyi eksik bırakmamak için tek tek isim yazmayacağım ama kendini bilenler bilir.

blog yazmak herşeyden önce samimiyet ister. ben dangul dungul yazılan blogları seviyorum kardeşim. konuşur gibi, karşındaymış gibi, elini omzuna atmış gibi. imlalara çok takılmam bu yüzden.
reyting kaygısı taşımayacak, paylaşmak istediği bir "hiç" se bile, sadece "hiç" yazabilecek.. ben anlarım.
çok karmaşık temaları sevmiyorum ama teması karışık diyede sevdiğim bir blogtan vazgeçmiyorum.
bloglarında insanlar gibi karakteri olduğuna inanıyorum, herkesin kendine has bir üslubu oluyor, mesela siminya;) imzasız beş tane yazı koyun önüme, tamamını okumadan anlayabilirim onun o olduğunu :) ( evet reklam yapıyorum var mı itirazı olan? :) )
sonra allegra var, onunda kelimeleri dans ettiren, hem düşündüren, hem güldüren hallerini seviyorum.
içeriği tabiki önemli olmakla birlikte, aslında neyi nasıl anlattığı önemli benim için...
eklediği fotoğrafta, anlattığı konuyu ele alabilenleri ise oldukça başarılı buluyorum..
süreklilikte önemli. o kadar çok alışıyorum ki bazılarına, okulundan, işine annesinden kardeşine, sevgilisine her ayrıntısına kadar tanıyorum onları. bknz:) sanki hergün tanıdığım, telefonda konuştuğum, mahallemde oturan insanlar gibiler... böcek, camilla, lolla's, dodo vs gibi... daha çok günlük tarıznda başına gelen her bi moku yazdıkları için onlardan vazgeçmem mümkün değil.

günlük tarzından çıkıpta, duygularını edebileştirebilenlere (manyak bi kelime oldu biliyorum) de ciddi bir saygı duyuyorum, bunların en başında her bi kelimesine ayrı itibar ettiğim Zahirdir.
alanında ciddi yazılar yazan, adamın alnına mıh gibi çakılan cümleleri var. ve çoğu zamanda içimdeki pesimist deliyi açığa çıkaranda Zehr-i Lilium. anlayabilenedir yazıları.

teknoloji haberleri yapan blogların emeklerine saygı duyuyorum, çünkü google dane zaman teknolocik bişey arasam mutlaka bi bloggerda bulabiliyorum, çokça da yardımları vardır hepimize evet ama takip ettiğim söylenemez açıkçası.

bide beyoğlu, sinema, kitap, müzik gibi hayatımızın mihenk taşlarını oluşturan konularda yazan arkadaşlarımız var. okuduğumda beni dürtükleyen, dışarı çıkıp yapacak, görecek, dinleyecek, izleyecek bişeylerim olduğunu hatırlatan, bilgilendiren keyifle okuduğum blogları seviyorum.

sanırım sevdiğim blog tarzımı az çok anlayabilmişsinizdir, epey bi örnekledim:)
güya isim vermeyecektim allahtan :p
isim vermediklerim darılmasın, gerçekten sayıları çok fazla bu dostlarımın...
veee açıklıyorum :) listede adı geçen herkesi mimmmledim, (Allegra hariç tabi ehi ehi(öperins!) :)dikkatli okuyun kendinizi bulun:)

hepinizi öpito;)
sevgüler, delü;)

22 Şubat 2009 Pazar

yaşatamadım seni bebeğim, affet beni...


bu günlerde, tuhaf bir özlem içersindeyim...
içinde bulunduğum bu ay, benim için çok önemli, o kadar önemliki bi an önce bitsin geçsin istiyorum. evet, bu ay benim bebeğimin doğum zamanı. tam 7.5 ay önce onun canına kıymasaydım, şimdi bu ay içinde dünyaya gelicekti bebeğim. kendime kızgınmıyım. - evet.
o günü düşünüyorum, kürtaj masasında uyandığımda içimdeki boşluğu, kan kokusunu, narkoza direnen bedenimin bir cinayete teslim oluşunu... çöp kutusuna atılacak bebeğimin çığlıkları kulağımda... hemşirenin bana yardım etmek isterkenki hali o kadar fazla şefkatliydiki, "bunu hak edecek ne yapmıştım ben burda" diye düşünmekten kendimi alamamıştım.
bir gün hayatımda olmasını istediğim en güzel şeyi, yarım saatlik bir uykuda kaybetmiştim. narkoz suçumu hafifletmiyordu...
o gece hiç kimseye gidemedim, en yakınlarım çok uzaktalardı.yalnızlığımdan güç almak zorundaydım... yüksek bir binanın en üst kadında ki bir otel odasına hapsettim kendimi. gidecek başka bir yerim yoktu. hayatımın en uzun gecesiydi. gözlerimden gitmeyen bir bebek beni sabaha kadar esir almıştı. bütün bir geceyi dizlerime sarılıp ağlayarak geçirdim pencerenin önünde. ertesi gün hiç bir zaman geçmeyecek mecburi bir pişmanlığa uyanmıştım. tek ortağım yaz ortasında deli gibi yağan yağmurdu....
___________
evet, şimdi yaşasaydı bu ay dünyaya açacaktı gözlerini. sonumuz ne olurdu bilmiyorum, o kadarını düşünecek lüksüm olmadı bu acı pişmanlığın yanında. belki kızımdı, belkide oğlum. bunu bile bilemeden kaybettim onu.
hiç bi zaman unutmadım. gezdim, yedim, içtim eğlendim, güldüm, ağladım, aşık oldum. kalabalıklarda kayboldum. o günahsız masum bebeğim hep benimleydi. benimle olmayada devam edecek. bu ay doğumuydu, seneye yaşına girecek. yıllar geçip gidecek ve ben belkide bir daha asla anne olamadan, minik bebeğimin beni beklediği yerde olacağım...

21 Şubat 2009 Cumartesi

"kendime höykürmeler" volum -I-


bazen düşünüyorumda ne kadar iki yüzlü -hatta bilmem kaç yüzlü- bi insanım ben. bi an çok mutlu olduğumu düşünürken, mutsuz olmam için onca neden varken hatta, mutlu olmayı nasıl becerebiliyorum, yada mutlu gözükmeyi ? kendime şaşıyorum. kendimi kandırışlarıma, kendimi aldatışlarıma, kendime yalanlarıma ve tüm bunlara aldırmayaşıma....
dünyam bi anda altüst olmaya öyle meyilli ki, herşeye hazırlıklıyım sanki, her an her felaket olabilir gibi hazır olda bekliyorum, ipin ucunu bir bıraksam yerlerdeyim biliyorum...

geçmişin izleri ne kadar yaşar bir insanla? ne kadar sonra acı vermez yaşanan iyi kötü hatırlanan anılar? o sesi duyduğunda ağlamamaya ne zaman alışır gözler? ne zaman tutulur kendine verdiğin sözler? ben bir zamanlar bu soruların cevabını kendime tek tek vermiştim halbuki, ne çabuk unutmuşum meğerse. her geçen zaman giderek içi dolan bu soruların, omuzlarımdaki yerlerini terk etmeye hiç niyetleri yok gibi bu defa.
ama olsun, ben bazı geceler böyle delirip, sabah bir kaç hıçkırığı yastığımın kenarında bırakıp, giyinip süslenip, çantamı tıka basa doldurup, devam edicem sahte kahkahalarla bu rutin kaosa.
tıpkı yarın sabah olacaklar gibi....

20 Şubat 2009 Cuma

"köpekler mıçsın topuklarıma" dedim bu gün...

bir haftayı daha bitirmiş olmanın keyfini yaşamak üzere kendimi eve attım. işten çıkıpta eve gelmek işkence gibi geldi, hele bi sorun niye? niye olcak ayağımda eşşek kadar topuklu çizmeler vardı, hemde tarihte görülmemiş bir şekilde iki gün üst üste giydim ben bu eşşek nallı topuklu çizmeleri... allhım o ne bitmek bilmez yoldu öyle. bi an oturup zırıl zırıl ağlayıp yolun ortasında, "gitmiyorum lan, yürümeycem işte polis çağırın, rezalet çıkarırım, soyunurum, beni eve kucaklarında götürmek zorunda kalırlar" diye avaz avaz bağırmak geldi içimden. çarşamba gününe kadar, "dam üstünde saksağan vur beline kazmayı" kombinasyonuyla palyaço gibi dolaşmaktan sıkılıp, hadi şöle biraz hatuna benzeyeyim diye, siyah triko mini bi elbisemi ve o lanet olası topuklu çizmeleri giymiştim. dün akşamda iş çıkışı harunla buluşup sinemaya gidecektik, sonra vazgeçip bişeyler içmeye küçük beyoğluna gittik. velhasıl ağlaya zırlaya eve geldim ayaklarımın ağrısından. bu gün zor bi gün oldu. hem cuma olması, hemde işlerin aksiliği içimi şişirdi. yarın haftasonu nöbeti bende, akşam iş çıkışı tophaneye gidip tavla yapıcaz nazlılarla. oda sevgilisyle gelicek hep beraber takılıcaz. bu arada ciddi ciddi yarın eşofmanla işe gitmeyi düşünüyorum, müdüre gözükmediğim sürece sorun yok:)

17 Şubat 2009 Salı

nokta, nokta...

Bu gün kendimi paçoz gibim hissettim, sabah ne giysem diye düşünmeye üşenip, dünkü kıyafetlerimi giyip defoldum evden..


Bi kaç gündür, içimde acaip bi heycan var, kalbim pır pır, evet bi sevgilim var ama pır pır zamanları epey bi geride kaldı. Sanırım ya midem gaz yapıyor yada yakın zamanda başıma gelecek var…


Twlight’ı izlediğim günden beri vampir olmak ve harun’u vampir yapma isteğim hala devam etmekte… bilginize:)


Siyah bana artık yakışmıyor. Kırmızıdan da sıkıldım, başka renklerle kendimi çıplak gibi hissediyorum, mantıklı bi açıklaması olan buyursun….


Bi an önce yaz gelsin istiyorum…


Bu aralar çok boktan şeyler istiyorum.



Bide acaip cimrileştim bu ara, uzun zamandır almak istediğim şeylerin başına geçip sonra almaktan vazcayıyorum, çalışırken kendimi çok mu hırpalıyorum ne?


7den 70 e bütün sülalesi facebooka üye olan zavallı insan, evet o benim :(


Msnde kişisel iletimi çalanlara uyuz oluyorum, bu ne sığlık yahu!!


Perşembe günü kollektif bi halde recep ivedik2 yi izlemeye gidicez, sen bana sabır ver yarebbim !!!!

Her şey bi yana ben blogumu çooooook özlemişim bee:)

Bişey daha yazcaktım unuttum :S