son 6 saat kala sizler için iyi dileklerde bulunup artık böğ getiren yeni yıl muhabbetlerine son vermek istiyorum....
benden size düşenler bunlar... herkesin tekerleme yaptığı yeni yıl dileklerinden bende yok malesef... iyi yıllar...
öperim....
Şimdi öyle uzakki geldiğim yollar, yanlış bir öyküdeyim beni yeniden yaz...
Ha gayret güzelim gayret...
D.S.S
yarışmadı
yenilmedi
açık seçik sizle oynamadı
gerilmedi
sanılmasın yine basmış onu bulantılar
yanılmasın öyle dalga geçen
yabancılar
ah eğleniyor kendi başına
ah neşesi yeter
ah umurunda mı sandın bu dünya
ah neşesi yeter
konuşmadı
hiç duymadı
açık seçik sizle takılmadı
daralmadı
ah eğleniyor kendi başına
ah neşesi yeter
ah umurunda mı sandın bu dünya
ah neşesi yeter
Bahsettiğim fırtına öncesi sessizlik kendini gösterdi. Sandığım kadar uzun sürmedi gelip beni bulması. İşyerinde ki çalkantılı dönemim hala devam ederken, hakkımda usuülsüzlük raporu çıkartıldı. Bize verilen günlük mola hakkımı usulsüz yollardan program üzerinden farkedilmeyecek şekilde fazladan kullanmışım. Tam tamına 9 saat açığım gözüküyor. Kullandığımız program üzerinden rapor çıkartılmış.
Cuma akşamı, şefime insan kaynaklarından bir telefon geldi. Mesaimin bitmesine yaklaşık bir saat vardı. Merakla insan kaynaklarına indim şefle birlikte. “Neler oluyor? Bilgin var mı?” diye sordum. Hiç bir cevap vermedi. İnsan kaynaklarına indiğimizde by.cenin sevimsiz bir şekilde gözlüklerinin altından bakarak hal hatır sordu. Bir an önce konuya girmek istedim. Sanırım işten çıkartılıyordum. Şefle ilgili yaşadığımız sorunları geçtiğimiz haftalarda proje müdürümüz ile paylaşmıştım. O da ikimizin arasında hakem olup sorunlarımızı gidereceğimizi söylemişti. Ve hemen ardından benim şikayetlerimi şefle konuşmuştu. Bu konuşmaların arasından bir hafta kadar bir zaman geçmişti. Şef benimle eskisi gibi uğraşmıyordu. Sakin bi bir hafta geçirmiştik. Derken hiç beklemediğim bir şekilde usülsüzlük yaptığıma dair hakkımda rapor çıkartılmıştı. Bilgi işlem departmanı ile pek bir muhabbetim yada aramızda iyi bir elektriğimiz olduğu söylenemezdi. Şef ise onları çok sever aralarında sıkı muhabbetler olurdu. By.cenin’in bana uzattığı raporu şok ve gülümseyen ifadelerle inceledim. Yapmadığım bir suç ile ispatlayamayacağım bir şekilde suçlanıyordum. susmuştum. İçimden kaça kadar saymam gerektiğine dair bir fikrim yoktu. “bunu kesinlikle kabul etmiyorum, yapmadığıma dair bir ispat yolum varsa gösterin, ama bir bilgisayar programı ile nasıl başa çıkabileceğim hakkında hiç bir bilgim yok” her şey ayarlanmış, kılıfına uydurulmuş. Şefin yüzünde sinsi bir ifade vardı. Sanki amacına ulaşmış, “benim yapıcak bişeyim yok” der gibi bakıyordu. Hiç birşey hissetmiyordum o an. Sadece kötü insanların isteyipte olduramadığının olmadığı, insan yapımı bir bilgisayar programı ile yapılabilecek bir kaç tıklama sonucunda ortaya nasıl raporlar çıkartılabileceğini çok iyi biliyordum. “savunmanı yazmak için yarın akşam altıya kadar vaktin var” dedi by cenin. “söylemiş olduklarımdan farklı bir beyanda bulunamayacağım üzgünüm” dedim. “bakıcaz artık” diye cevap verdi. “peki” diyerek çıktım odadan. “savunma hah!” istifanın başka bir türlüsü. Yada kısaca bok atmanın. O akşam arkadaşım Tuna MFÖ konseri için bilet almıştı ikimize. İşyerinden Nazlı’da sevgilisiyle gitmek için aynı konsere bilet almışlar. Malum şirkette en iyi arkadaşım Nazlı olduğu için bütün gözler zaten ikimizin üzerindeydi. Akşam tesadüfi bir şekildeaynı konsere gidecek olmamız, bunun bir çeşit kimseye söylemeden kendi aramızda yapmış olduğumuz bir organizasyon olduğu düşünülmüştü. Çokta umrumuzda değildi açıkçası gayet neşeli bir şekilde haftanın son gününü tamamlayıp, çok sevdiğimiz bir grubun konserinde tesadüfen birlikte olacak olmamızın keyfini çıkartıyorduk. Ta ki ben insan kaynaklarından çağırılana kadar. Nazlı şimdiye kadar ikimiz üzerinde dönen oyunlar yüzünden oldukça gergindi. İçeri girdiğimde yüzünden alevler fışkırıyordu, ne olduğunu bilmiyordu ama kötü bişeylerin olduğunu hissetmiş gibi yüzüme baktı.
“sonunda istediklerini yaptılar dimi?”Gözleri büyümüş benden bir cevap bekliyordu. Yukarı çıkarken geçirdiğim zaman içinde üzerime atılmaya çalışılan suçu daha iyi algılamış gibiydim ki sinirlendiğimi hissediyordum. Sadece Nazlı değil gruptaki herkes meraktaydı. Altı kişinin çalıştığı kocaman masaya, usülsüzlük raporumu usülsüzce fırlattım. Mesai bitimine yarım saat kalmıştı. Çalışacak durumda değildim. “benim hesabıma yarım saat yaz” dedim şefe emir kipinde. Kafamın içinde bişeyler çıldırmış gibiydi ama ne yüzümde ne de vücudumda tepkimeye uğrayan bir belirti yoktu. Bilgisayarımın başına geçip düşünmeye başladım. Buradan çıktığımda sadece konsere ve arkadaşlarıma odaklanıp bu geceyi kimseye zehir etmeyecektim. Tuna ile konser öncesi yemek yedik, ona olanları anlattım. Hemen hemen aynı işi yapıyoruz, o da benim gibi yöneticileriyle problemli biri olarak uzun uzun konuştuk yaşadığımız sıkıntılar hakkında. Karmaşık bir akşamdı. MFÖ Kuruçeşme’de “mazeretim vaaar asabiyim ben” diye bağırırken bende derinden gelen bed sesimle eşlik ettim içtenlikle. Tabi o stresle geceyi Kuruçeşme’de bitiremezdik. Hazır boğaz havasınıda almışken, bütün sahili beşiktaşa kadar yürüdük, onikiyi geçiyordu Taksim’deydik. Her zamanki mekanımıza gittik. Ara sokak’ta oturduk. Programda bizim sevdiğimiz gitarcı vardı. Adını bir türlü bilmediğimiz, “hani Yaşar Kurt gibi söyleyen çocuk” diye tanımladığımız J garsonun birayı masaya koymasıyla birlikte benim bardağı kafama dikip kocaman yudumlarla içmem bir oldu. Soğuk ve tahatlatıcı. Derken gitarcı çocuk telleri koparttı. Tam karşısındaki masada oturuyorduk, sırtımızı duvara vermiş küçük masalarda şarkılara eşlik ediyorduk. Bir kaç bira ardından, gitarcı çocuk hislerimi anlamışcasına “mikrofonu almak isteyen varsa gelsin” dedi. Alkolünde etkisiyle gidip yanındaki sandalyeye oturdum.”hangi şarkıyı söylemek istersin?” diye sordu. Nedense böyle sorulduğunda ilk aklıma gelmesi gereken şarkı Teoman’ın Kupa Kızı isimli parçası oluyor. “kupa kızı” dedim çakırkeyif gülümseyerek, önce mekanda ki masalara sonra sesimin duyulacağı İstiklal’e, sonrada Tuna’nın gözlerine bakıp girdim şarkıya. Çok güzel söylemediğim kesindi ama yüzümden ve ifademden sanırım güçlü bir alkışa ihtiyacım olduğunu, bu kadarcık sevgi gösterisini hakettiğimi düşündü mekandakiler ve alkışlar koptu o küçük ara sokakta. İşte mutluluk bu kadardı, bu kadar kolay, anlaşılır ve yakındı ihtiyacım olan. Gece yarısı bi ara sokak bar da çok sevdiği ve sadece kendisine armağan ettiği şarkıyı söyleyip, duyduğu alkışlardan mutlu olan bir kız için bu kadar keder çok değilmiydi?
Gece yarısı üç gibi eve geldim, babam balkonda oturuyordu. Sarhoştum. Hiç konuşmadı, hiç bişey sormadı. Gece bitipte el ayak çekildiğinde alkışlardan kopunca, eve gelip yatağa uzandığımda anladımki üzerime bir cinayetin suçunu yüklemişlerdi sanki. Cumartesi çalışacağım için fazla düşünmeden uyumaya çalıştım. Bir kaç saatlik uyku ile idare edebilirdim her zamanki gibi. Sabah kalıp hazırlandım. Nedense bir güzellik vardı üzerimde. Sade ama bir masaldan kaçmış gibi. Evet evet, uzun saçlarım başka bir güzeldi, sanırım dönem dönem gerçek bir rapunzel olabiliyordum. Ama delirmiş olanından!
Nazlı bu Cumartesi yoktu. Diğerleri ise çekilmezdi. Üstelik son günlerde hepsi şefin emrindeydi. Öğleden sonra savunmamı yazdım. Aslında bunu yazmayı düşünmüyordum. Onca yıllık iş hayatımdaki ilk yazılı savunmamdı bu. Üstelik yapmadığım bir usülsüzlükle suçlanırken. Fikir İşçiliği (gezetecelik) yaparken bile buna mecbur kalmamıştım. Akşam üzerine doğru çıkmadan çnce İk’na gittim. By cenin odasındaydı. Savunmamı imzalak üzere okuması için teslim ettim. Sinirlerim bozulmuş bir ifade ile gergin ama sırıtan çenemle dik dik bakıyordum. “istersen bu savunmanı değiştirebiliriz, sen suçunu kabul et, bizde uzatmayalım seni anlayışla karşılayabiliriz” dedi. Duyduklarıma inanamıyordum. “şu an bütün iddialarınızı kabul etmememe rağmen önüme sunulmuş bu rapor bana uygulanacak hiç bir yaptırım kadar yıpratıcı olamaz, siz bazı hataları anlayışla karşılayabilirsiniz fakat işlemediğim bir suçu kebul edebilmeyi de ben anlayamıyorum, gereken neyse yapılsın ben çok sıkıldım, sizde kurtulun bende ”dedim. Bunun karşılığında o yüzünü iyice sersemleştiren gözlüklerinin içinden yüzüme baktı. Hiç birşey demedi. Savunmamı imzaladım ve odaya döndüm. Çantamı alıp terasa çıktım. Bizim projenin dışında diğer projelerden arkadaşlarım oturmuş çay içiyorlardı. Biri Serkan, diğeri de Serkan’ın şefi Leman ve tanımadığım bir kaç kişi daha vardı. Serkan sıkıntılarımı biliyordu, molalarda terasta karşılaştıkça sohbet ederiz sık sık. masada da sohbet koyulaştı bu arada giderek kalabalıklaştık tabi. Masadakiler cumartesi mesaisini tamamlamış kişler olduğu için uzun bi vakit geçirdik. Nedense masadakilerin ortak düşüncesi yanlış insanlarla yanlış projede olduğum düşüncesiydi. Benimse tek düşüncem tamamiyle yanlış bi sektörde yanlış bi işte olduğumdu en başından beri. İşlerden, projelerden, kitaplardan, filmlerden, ilişkilerden epey bi konuştuk. Bıraksak bütün bir cumartesiyi orada geçirebilirdik sohbet ederek. Hava kararmak üzereydi dağıldık. Çıkışta Pio ile buluştuk yemek yedik. İstinye sahilinde dolaştık biraz sonra beni eve bıraktı. Eve geldiğimde oldukça yorgun ve gergindim, hiç bir yere sığamamak zor iş vesselam. Pazar gününüde bütün gün evde geçirerek tamamlamış oldum. Ve pazartesi sabahı, hiç bir şey olmamış gibi davranmak oldukça zordu. İk'dan savunmama henüz bir cevap çıkmamıştı. By cenin'le bir daha görüşmedim. İK müdürü ile görüşmek istedim ama müsait olmadığını söyleterek geri çevirmişti. akşama doğru şefin sorun çıkartma saati gelmişti. Bu defa da işlem kayıtlarımı incelemeye almıştı, kendince bulduğu hatalarımı sıralamış ve önüme koymuştu. Hiç tartışmaya girecek gücüm yoktu. Ne olacaksa olsunlardaydım artık ve pazartesi gerginliğinin de ardından istifayı kafama koyarak eve geldim. Bu sabah rutin sabah istişaremizi yapmak için yine molaya çıkıp durumumuzu masaya yatırdık. Sabah gelir gelmez istifamı yazmıştım. Şefe istifa etmek istediğimi söyledim. Tam da beklediğim tepkileri vermeye başlamıştı. "ben seni kaybetmek istemiyorum, istifa çözüm değil bence sakin kafayla düşünemiyorsun." delirmiş gibi haykırmaya başladım, "ben kaybedilecek duruma gelip, kazanılmak içinde senin vicdanına kalmadım, bu kadarı bana fazla yapmadığım şeylerle beni suçlayıp sonrada beni sözde kazanmaya çalışarak islah edilmeye çalışılan onyedi yaş sendromlu ergen muamelesi yapamazsınız" etrafta kimse yoktu. söylediklerimi hiç duymamışcasına "istifanı kabul etmiyorum, önümüze bakıcaz bundan sonrasını düzeltmek için" diyerek sigarasını söndürüp odaya geçti. Hala ne yapmaya çalıştığını anlayamaıyorum ve çok fazla sıkıldım artık. Zaten bu işi sevmiyorum ve böyle aptal saptal insanlarla yeterince yıpranmış ruhumu daha fazla sıkmaya hiç niyetim yoktu. Kocaman bir günü yine gözüm saatte akşam olmasını bekleyerek, istifamın ardından planladığım tatili hayal ederek geçirdim. Önümüzdeki günlerin de bol sürprizli ve stresli geçeceği kesin. Bir kaç gün daha olacaklara bakıp istifamı imzalayıp, alıp çantamı sırtıma basıp gitmek var aklımda...
Gitmek....
rakı şişesinde balık oldum ben
rakı oldum
yokluğun orhan veli'nin
herhangi bir şiiri.
senden sonra
film öncesi gösterilen
fragmanlarda bile
ağladım
sensiz sinemalar oyununda
senden sonra
dokunmaya çalıştım
aynalarda ruhuma
çoktan gitmişti ardından
ruhum da oysa.
senden sonra
arkadaşların geldiler
ve her zaman söylenen
şeyleri söylediler
gözlerin
bakışlarında
senden sonra
resminin yerine
yalnızlığımı astım
duvara
senden sonra
bakar oldum
kutup yıldızı da
kayar mı acaba?
senden sonra
yükünü taşıyan karınca
bal yapan arı
ne de iyi yazılmış bir şiir umut vermedi bana
umudum sendin, sen uzaklarda
senden sonra
yayından çıkmış guguk kuşu
çaresizliğinde bakakaldım
durmadan ilerleyen zamana
yaşlandım
senden sonra;
mısır tarlalarında korkuluk
yalnızlığım
kuşlar bile konmadı
çöpten yalnızlığıma..
senden sonra
saatimin
akrepi
kendini soktu
öldü zaman.
senden sonra
dört odası da
boş kalbimin
tüm kiracılarım
ev sahibi oldu.
senden sonra
paralarım tek yüzlü
yazısı yok şiirin.
senden sonra
siyah beyaz resimdeki
renkli kazağın
ne düşündüğünü
anladım.
senden sonra
biletlerimi
tek gidiş aldım
senden sonra
varlığımdan
yokluğunu çıkardım
yağmur kalmadı
şemsiyelerim işsiz
senden sonra
ibrahim sadri yi bile
okudum bir ara.
senden sonra
her yere gittim ama
kendime gelemedim
senden sonra
ters yüz ettim yalnızlığı
tekrar giydim
sırtıma
senden sonra
hayat beni kovmadı
ben istifa ettim.
senden sonra
denize attığım
tüm şişelerim
kıyıya vurdu.
senden sonra
ardından gözyaşı döktüm
biran önce
dönesin diye
senden sonra
iç acılarımın
toplamından
doğrular yerine
yanlışlar geçirdim
senden sonra
gözümdeki
bebek
yaşlandı, adam olamadı
senden sonra
kazak söküğü
hayat
başa sardım yeniden ördüm
eskisi gibi olmadı.
senden sonra
çaput bağladım
bahçedeki ağaca
kuşlar bile güldü
çerçöp yalnızlığıma
senden sonra
çivisi çıktı hayatımın
yerine asamadım.
senden sonra
bir teki çalınmış
ayakkabı gibi günler
anlamsız
senden sonra
kireçlendi dilim
beynim tutuldu
sevgi tedavi
verdi doktorlar
senden sonra
zaman
mataramda çürüyen su
zemzem tadı sensizlik
senden sonra
yağmur yağdı içime
gözlerim doldu
senden sonra
karda ayak izlerimi
kaybettim
umudumu kuşlar yemiş
geri dönemedim..
senden sonra
gazeteye ilişkimizin
kayıp ilanını verdim
hükümsüzdür
hükümlüyüm
hüküm ne?
masa başı oyunlarıyla
kaybettim herşeyimi
yalnızlığımı sürdüm
ortaya blöf
kimse görmedi.
senden sonra
bütün kaslarım
ağrıyor
her yanım
kırık dökük.
senden sonra
her gün için çizik attım
kalbime
bakkal defteri gibi
olmuş yüreğin dedi annem
senden sonra
balıklarla arkadaş oldum
hafızam onlara denk
bir tek
seni hiç unutmadım
senden sonra
tam binecekken
yüreğinin kapısı
kapandı
dışarda kaldım..
senden sonra
yürütemedim
ilişkilerimi
en fazla emekledi
dizlerim
yara bere
senden sonra
acılarım
demlensin diye
sesimin
altı kısık
senden sonra
ne kadar uzağa
bıraktıysam yalnızlığı
ertesi sabah
hep kapımda buldum
senden sonra
şans topu
patlak
on numaranın
bir numarası yok
sayısal değil
sözel yalnızlığım
senden sonra
gözüm kapalı
işaretliyorum
f hepbiri şıkkını
senden sonra
taban puanı
yükseldi hayatımın
pek çok kimse
açıkta kaldı.
senden sonra
dört yanlışın
bir doğruyu
nereye götürdüğünü
anladım.
senden sonra
kafalarını şişirdim
arkadaşlarımın..
yalnızlığım adına
verdiğim rahatsızlıktan dolayı
özür dilerim..
(alıntı)