Pages

30 Mayıs 2009 Cumartesi

bu defa ben demiyorum, şarkılar diyor....!!

evet son zamanlarda ki makus talihim ekilmek sanırım...
gelicem diyen bir sürü insanın hepsinin bi bahanesi çıktı, ve ben burda bu gece bu şarkılarla tek başıma ne kadar katlanabilirim bilmiyorum...
"İstanbul bekliyor, onsuz olmaz diyor..." bu defa ben demiyorum, şarkılar diyor....!!

yaşam belirtisi -II-

saat 8 itibari ile Galata köprüsündeyim. mekanlar arası hızlı geçişler yapıyorum. ve yine harunla burda sürekli oturduğumuz bi mekanın yanında ki başka bi mekandayım, gençlik doğum günü falan kutluyor, canlı müzikte başlayacakmış, ritmi yükseltseler iyi olacak, keza şu an dj'in türkçe pop çaldığı parçalardan, hepimizin belli bir dönemine damgasını illaki vurmuş olan ferdanılyarkının "üzülme" şarkısı çalıyor. beni çıkmaya çalıştığım bunalıma geri sokmak ister gibi...
yemeğimi yedim, şarkılara kendimi kaptırmadan etraftaki tipleri inceliyorum. birazdan çok çok uzun zamandır (yıllardır) görüşmediğim eski bi arkadaşım gelicek, şu an yolda. maziye bi dalış yaparız muhtemelen, bu konuyla ilgili gece bi yazı yazarım arık... şimdilik yaşam belirtileride bu şekilde...
öpito...
-Galata Köprüsü-

yaşam belirtisi -I-

saat 5 te mesaiyi bitirdim, şirketten çıktım.fotoğraf makinemi boynuma takıp soluğu taksimde aldım... caddeler ara sokaklar tıklım tıklım yine. herzamanki mekan küç.ük.bey.oğ.lundayım...
bi yandan buz gibi biramı yudumlarken bi yandan da yaşam belirtisi vermek istedim. şu an harunla her geldiğimizde oturduğumuz masanın hemen yanındaki masada oturuyorum....
bi eksiklik var mı? yok. valla kendimi kandırmıyorum. güzel bir gün geçiriyorum. cidden. saat 9 gibi arkadaşlar da gelicek. sonra geceye peyotede devam edicez. akşam 8 gibi maçı izlemeyi düşünüyordum ama şimdi o kadar beşiktaşlının sevincine şahit olmak istemiyorum :) malumunuz bir fenerbahçeli olarak, takımımı kulisten destekliyorum:)
kısaca dostlar mesai bitti,
lig bitti,
günlerden cumartesi,
yaz geldi,
istanbulda hayat benim için akıyor,
dostlarım var,
sigaram ve biram var,
dışarda kadrajıma girmeyi bekleyen bir sürü kare var...
mutluyum, evet... yada abartmayayaım, kısmen mutluyum... ya en azından çabalıyorum, başarıcam....;)

ha unutmadan... öpito;)

28 Mayıs 2009 Perşembe

“Sadece sana ihtiyacım var” diyemedim...

Günler geçiyor, bu gün tam 18 gün oldu. Sanki üstümden yıllar geçmiş gibi. Gündelik telaşlara bıraktım kendimi. Çalışıyorum. Şirkette herkesin bildiği “terk edilen”ünvanına sahibim. Bu geçen zaman içerisinde Harun’la görüşmelerimize devam ettik. Geri dönüşüne dair bir umudum yok böyle bir gelişme de yok. Sadece üç dört günde bir “akşam görüşebilirmiyiz?” diyorum, oda kabul ediyor. Bi çay içiyoruz, o boşluğa bakıyor, gözlerini gözlerimden kaçırıyor, bense uzun uzun seyrediyorum onu. Gözlerim dolu dolu havadan sudan konuşuyoruz. Sonra kalkıyoruz. Sarılıyoruz, alnımdan öpüyor beni, bende herzamanki gibi boynundan kokluyorum bütün gücümle. Dün akşamda öyle bi akşamdı. Bir saat kadar oturduk, daha önce hiç gitmediğimiz bir yerde. “alışabildin mi?” diye sordum. “alışmaya çalışıyorum” dedi. “daha seninle gittiğimiz hiç bir yere hiç bir mekana gitmedim, beyoğluna hiç çıkmadım. Evden de çıkmıyorum zaten tek başıma içiyorum” dedi. “ben de tam tersini yapıyorum, geçtiğimiz gittiğimiz ne kadar yer varsa hepsine gidiyorum, hepsinden geçiyorum. Seninle gittiğim geçtiğim yerlerde ayrılığın ardından ilk defa sensiz olmak ölüm gibi geldi, ayaklarımı hissetmedim bastığım yerlerde. Onca mekan içinde, en çok metro istasyonlarında, yürüyen merdivenlerden çıkarken içim acıyor. Belime sarılıp saçlarımı koklardın ya hani, şimdi omuzlarıma karabasanlar çöküyor. Birlikte gittiğimiz mekanlarda yine içiyorum, ama bu sefer sarhoş olamıyorum, sarhoş halimi sevecek kimse kalmadığındandır belkide. Eve gittiğimde bulduğum ilk koltuğa yığılıp kalıyorum üstüm başım darmadağın...” ben bunları söylerken, gözleri hala boşluktaydı. Düşüncelerini okumam imkansızdı. Benimse göz yaşlarım gözlerimde kalıyor artık, dökmüyorum. sonra beni eve bıraktı, arabadan inerken, bana “biz düşman değiliz, tabiki görüşeceğiz istediğin zaman arayabilrisin. Bişeye ihtiyacın olursa da ara mutlaka” dedi. Tam kapıyı kapatmak üzereydim. Anlamsızca baktım yüzüne, “sadece sana ihtiyacım var” diyemedim. Yürüyüp girdim eve....

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Dönüşüm.... / Ayrılık sonrası...

Kısa zamanda çok uzun yollardan geçtim, daha önce defalarca yaşamama rağmen bir çocuğun tecrübesizliğinde kafamı duvarlara vurdum. Hayatta tecrübe diye bir kavram olmadığını öğrendim. Ne kadar yalvarırsan yalvar, yada ne kadar istersen iste tanrıdan, seven kalplerin bazı şeyleri olduramadığını öğrendim. Ağlamakta değiştirmezmiş bir çok şeyi, göz ve yüz kaslarını yormaktan başka. Fotoğraflar, anılar, şehirler kaçılması en imkansız olanlarmış. Çaresizliğine verilen tesellilermiş, “aslında ne kadar güçlü bi insan olduğum” yalanı. Teselliler gerçek ama işe yaramazmış. Dost dediklerinin bazılarının kapısı hiç olmadığı kadar açılır, bazısının ki ise pusuya yatmış çakal sessizliğinde kapalı kalırmış. Ayrılık, bazen yenilgi, bazen saplantı bazende tutkudan deliricesine aşık olduğunda vazgeçemeyeceğini anladığın anda hiç bir pişmanlığa benzemediğinde, kaybedecek hiç birşeyin kalmadığında acı verirmiş, ama illaki, hepsindende ayrı ayrı acıtırmış. İki göğüs arasında sıkışıp kalmış ateş parçasını söküp atamamakmış.
Evet, kısa zamanda çok uzun yollardan geçtim, bazen dostlarımlaydım bazen tek başıma. Yaşadığım ayrılık acısını dindirebilmenin çeşitli yollarını denedim, kalabalıklarıda gördüm, boş duvarlarıda. Şişeleride devirdim çokça. Hiç bir içki sarhoş edemedi beni. Sabhın beşi gecenin üçü kapılarına dayandım. Artık sevgilim olmayan bir adamın “alışırsın, bensiz daha mutlu olacaksın, beni topladın şimdi sıra sende, toparlanacaksın”sözleriyle kollarında kokusuyla uykulara daldım. sabah olunca herşey düzelir sandım, bütün gece saçımı okşayıp koklayanın, gün ışıyınca nasıl taş kesildiğini anladım.
Şimdi, döndüm, daha güçlü olmak istemiyorum... hayatıma kaldığım yerden devam etme yalanına kendimi inandırmaya çalışmıyorum, çünkü biliyorum, kaldığım yerde hayat çok değişti, ne gözler ne kulaklar inanır bu yalana. Sadece dilimdeki bu kekremsi tadın, iki göğsümün arasında ki ateşin bi an önce hayatımdan çıkıp gitmesini bekliyorum. Yorgunum ve telaşsızım. yetişecek, yetinecek, yetecek yerlerim yok... o herkesin tek umudu olan, en gerçek yalana, zaman yılanına sarıldım, bekliyorum... Geldim. Döndüm. Yokluğumda cevap veremediğim halde benden desteğini esirgemeyen bütün dostlarıma çok teşekkür ederim, iyiki vardınız. Yeniden aranıza dönebilmek ne güzel...

17 Mayıs 2009 Pazar

senden sonra ben....


senden sonra;

rakı şişesinde balık oldum ben
rakı oldum
yokluğun orhan veli'nin
herhangi bir şiiri.

senden sonra
film öncesi gösterilen
fragmanlarda bile
ağladım
sensiz sinemalar oyununda

senden sonra
dokunmaya çalıştım
aynalarda ruhuma
çoktan gitmişti ardından
ruhum da oysa.

senden sonra
arkadaşların geldiler
ve her zaman söylenen
şeyleri söylediler
gözlerin
bakışlarında

senden sonra
resminin yerine
yalnızlığımı astım
duvara

senden sonra
bakar oldum
kutup yıldızı da
kayar mı acaba?

senden sonra
yükünü taşıyan karınca
bal yapan arı
ne de iyi yazılmış bir şiir umut vermedi bana
umudum sendin, sen uzaklarda

senden sonra
yayından çıkmış guguk kuşu
çaresizliğinde bakakaldım
durmadan ilerleyen zamana
yaşlandım

senden sonra;
mısır tarlalarında korkuluk
yalnızlığım
kuşlar bile konmadı
çöpten yalnızlığıma..

senden sonra
saatimin
akrepi
kendini soktu
öldü zaman.

senden sonra
dört odası da
boş kalbimin
tüm kiracılarım
ev sahibi oldu.

senden sonra
paralarım tek yüzlü
yazısı yok şiirin.

senden sonra
siyah beyaz resimdeki
renkli kazağın
ne düşündüğünü
anladım.

senden sonra
biletlerimi
tek gidiş aldım

senden sonra
varlığımdan
yokluğunu çıkardım
yağmur kalmadı
şemsiyelerim işsiz

senden sonra
ibrahim sadri yi bile
okudum bir ara.

senden sonra
her yere gittim ama
kendime gelemedim

senden sonra
ters yüz ettim yalnızlığı
tekrar giydim
sırtıma

senden sonra
hayat beni kovmadı
ben istifa ettim.

senden sonra
denize attığım
tüm şişelerim
kıyıya vurdu.

senden sonra
ardından gözyaşı döktüm
biran önce
dönesin diye

senden sonra
iç acılarımın
toplamından
doğrular yerine
yanlışlar geçirdim

senden sonra
gözümdeki
bebek
yaşlandı, adam olamadı

senden sonra
kazak söküğü
hayat
başa sardım yeniden ördüm
eskisi gibi olmadı.

senden sonra
çaput bağladım
bahçedeki ağaca
kuşlar bile güldü
çerçöp yalnızlığıma

senden sonra
çivisi çıktı hayatımın
yerine asamadım.

senden sonra
bir teki çalınmış
ayakkabı gibi günler
anlamsız

senden sonra
kireçlendi dilim
beynim tutuldu
sevgi tedavi
verdi doktorlar

senden sonra
zaman
mataramda çürüyen su
zemzem tadı sensizlik

senden sonra
yağmur yağdı içime
gözlerim doldu

senden sonra
karda ayak izlerimi
kaybettim
umudumu kuşlar yemiş
geri dönemedim..

senden sonra
gazeteye ilişkimizin
kayıp ilanını verdim
hükümsüzdür
hükümlüyüm
hüküm ne?

masa başı oyunlarıyla
kaybettim herşeyimi
yalnızlığımı sürdüm
ortaya blöf
kimse görmedi.

senden sonra
bütün kaslarım
ağrıyor
her yanım
kırık dökük.

senden sonra
her gün için çizik attım
kalbime
bakkal defteri gibi
olmuş yüreğin dedi annem

senden sonra
balıklarla arkadaş oldum
hafızam onlara denk
bir tek
seni hiç unutmadım

senden sonra
tam binecekken
yüreğinin kapısı
kapandı
dışarda kaldım..

senden sonra
yürütemedim
ilişkilerimi
en fazla emekledi
dizlerim
yara bere

senden sonra
acılarım
demlensin diye
sesimin
altı kısık

senden sonra
ne kadar uzağa
bıraktıysam yalnızlığı
ertesi sabah
hep kapımda buldum

senden sonra
şans topu
patlak
on numaranın
bir numarası yok
sayısal değil
sözel yalnızlığım

senden sonra
gözüm kapalı
işaretliyorum
f hepbiri şıkkını

senden sonra
taban puanı
yükseldi hayatımın
pek çok kimse
açıkta kaldı.

senden sonra
dört yanlışın
bir doğruyu
nereye götürdüğünü
anladım.

senden sonra
kafalarını şişirdim
arkadaşlarımın..
yalnızlığım adına
verdiğim rahatsızlıktan dolayı
özür dilerim..

(alıntı)

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Ayrıldık / Bittim / Gidiyorum....

Harunla ayrıldık. 4 gün oluyor. şu an yaşadıklarımı yazmaya ne gücüm var nede yaşadıklarımla yüzleşip yazarken tekrar yaşayacak tahammülüm. bitkin, perişan ve rezil hallerdeyim. kendimi ne zaman toparlarım bilmiyorum. bu ayrılığa hiç hazır değilmişim. yerle yeksanım ve elim kolum bağlı. artık hiç bişey eskisi gibi olmayacak. bu canlı cenazeyi ne zaman gömersem o zaman yine eskisi gibi yazabilirim, cuma günü yola çıkıyorum, bi süreliğine uzaklara gidiyorum, en kısa sürede yeniden aranıza dönebilmek ümidiyle...

5 Mayıs 2009 Salı

anladım ki,


Hayata ve insanlara duyduğum sevgi ve saftiriklik ne kadar başarısızlık getirdiyse,
Hayata ve insanlara duyduğum öfke ve çakallık o kadar başarı getirdi.


"Sırtımı kendime dayadım,
Alnımı güneşe.
Çarpılmış, bölünmüş
Samimiyeti toplamından çıkarılmış insanlardan sıkıldım"

Z. Delirapunzel.