Pages

1 Nisan 2009 Çarşamba

defolup gitmek istiyoruM hayatıMdan!!!



bu işte çalıştığım sürece ömrümün kısaldığını hissediyorum resmen. bilmeyenler için söyliim, ben devasal bir çağrı merkezinde müşteri hizmetleri tırıvırısı olarak çalışıyorum. bir çok marka ve projeyi bünyesinde bulunduran çağ.rı mer.kezinde (bu aptal noktalamalar, o kelimelerin gugılda çıkmaması için koyuyorum..) dünyaca ünlü alman markası olan bir ot.omo.tiv firmasının projesindeyim. araç alımı ve o markaya ait her konuda data ve proje üzerinde müşterilere telefonda hizmet veriyoruz. sabahtan akşama kadar yüzlerce insanla telefonda konuşuyorum. bazen sesimin kısıldığı, çene kaslarımın uyuştuğu anlar oluyor gün içerisinde. asabisinden, manyağına, obsesifinden, krosuna, ünlüsünden, iş adamına kadar binbir çeşit insanla karşılaşıyorum. her sabah işe giderken yalvarıyorum allahım beni deliye dümbüle makara etme, güzel insanlarla karşılaştır diye. bu insanlara katlanmak, yorgunluk bir yana, bütün konuşma kayıtlarımız dinlendiği için belirli konuşma kriterleri içerisinde debeleniyoruz. yasak kelimeleri kullanmamak, söylemek zorunda olduğumuz tek tip repliklerimiz, kibarlığımız, soğukkanlılığımız, konsantrasyonumuz, bunların hepsinin bir arada olup müşterinin derdini bilgisayar başında doğru anlamak, doğru ve eksiksiz işlem yapmak zorundayız. bu arada yaptığımız herşey dakikalar hesaplanarak mola, çay, yemek, sigara ve sıçmak için kullandığımız süreler bir program üzerinden saat.dk.sany. olarak tutuluyor. ay sonunda gösterdiğimiz performansa göre (köpek gibi ne kadar çalışılır yarışının sonucunda) prim alıyoruz. birde çalışma arkadaşlarımız var tabi, her an sizinle yarış içinde olan, kim daha çok konuştu, kim daha fazla çalıştı diye sürekli sidik yarıştıran.
anlayacağın okuyucu, şu bir türlü bitmek bilmeyen, artık bir yaşam tarzımız olan ekonomik kriz, meslekler arasında özgürlüğüne en çok düşkün gazeteciyi, haberciyi bir cam fanusa tıktı. kıpırdayamıyorum. muhabirlik yaptığım dönemlerde şehrin altını üstüne geçirerek haber peşinde koşan ben şimdi en fazla yan yana dizili, göt göte oturulan dikdörtgen bankolar kadar bir alana sahibim. yanlış anlaşılmasın, işimden gocunmuyorum, sonuçta ben olmasam biri bu işi yapmak zorunda. ama bu işi severek yapan insanların olduğuna bile hala inanamazken "benim burda ne işim var" diye çığlık atmam şaşılacak şey değil. mesleğimi yapamıyor olmanın sıkıntısının yanında birde bu stresi yüreğim kaldırmıyor ama çok ta fazla bir seçeneğim yok uzun bir süre daha. ait olamadığım yerlerde, ait olamadığım insanlarla geçip gidyor en güzel zamanlarım, çaktırmıyorum kimseye. ama,
mutsuzum ulan!!! işimden aşkımdan kendimden nefret ediyorum...

7 yorum:

Üfürükten Prenses dedi ki...

Bu krizde işin var bebişim,buna da şükür..

bir de şu var,kendi işine döndüğünde anlayacağın güzel anıların olacka,küfür ede ede anlatırsın artık ehi ehi :P

Pilli Petro dedi ki...

kimse kendi işini yapmıyor malesef ben de dahilim buna. işimle hiç alakası olmayan bir iş yapıyorum hoş şimdilik bazı yönlerini seviyorum da bakalım sonrası ne olur.

DeliRapunzel dedi ki...

üfürükten prenses; haklısın orası öyle ama, bi gün kendi işime dönersem emin ol dümdüz sövücem :)

bekriya; evet kimse kendi işini yapamadığı için cinnet hat safhada zaten..;)

kırmızılı dedi ki...

ya insanın sevmediği bir işi yapmak zorunda olması ne demek biliyorum,hele birde insanlarla uğraşmak varsa off offf...
allah kolaylık versin bacım...

LoLLa dedi ki...

:((

hhhhoooooffff huleynnnn ben okulu bitirince gidelim len burdan :)))

Bahadır dedi ki...

çağrı merkezini ilk yazışında araya nokta koymamışsın ama... :)
ben de böyle bir call centerda kişilerin aylık primlerini birçok kritere göre hesaplayan biriyim, ama olayı hiç bu taraftan düşünmemiştim. kendimi kötü hissettim.

Hera dedi ki...

basın sektöründe iş bulamadığın için mi başka bir sektördesin? yoksa başka sebeplerden mi?
(bende bir basın mensubuyum da, ilgimi çekti)