Pages

4 Ocak 2010 Pazartesi

Artık çok geç !

 

barın her zamanki köşesine tam yerleşiyorduk ki, cep telefonum çalmaya başladı. arayan harun'du. -nerdesiniz? dedi. söyledim. bi kaç dakika içinde geldi. . yanında bir arkadaşı vardı. saat henüz erken olduğu için mekan boştu. barın köşesini dönmüş dört kişi biz vardık. içkilerimizi söyledik ve ordan burdan sohbet etmeye başladık. duvar dibinde tuna yanında ben ve diğer yanımda harun... öyle havadan sudan konuşuyoruz tabi. işlerden ordan burdan arkadaşlardan falan... ben aynı eskisi gibiydim. gülüyorum, espriler yapıyordum... hatta bir anönce müziğin volumu yükselsinde dans edeyim diye sabırsızlanıyordum. tabi bu arada harun'un tavırlarıda gözümden kaçmıyordu. çok fazla gereksiz bir ilgi içerisindeydi. bir ara lavobaya gitmek istedim ille ben götüreyim seni dedi ve yanımda geldi. sonra yine eskisi gibi içkimin yudumlarını saymaya başladı fazla içmemem için, hep yaptığı gibi! şişenin yarısına geldiğimde, elimden alıp o devam etti. sigara içmeye kapıya çıktığımda sigarasını ve içkisini alıp hemen arkamdan geliyordu. konuşurken sürekli gözlerinin içi gülüyor, ve ikimize dair konuşacak bişeyler arıyordu... bana yaptığı onca şeye rağmen hala nasıl hiç birşey olmamış gibi davrandığıma şaşırıyor, diğer taraftanda utanıyordu. anlamak çok zor olmuyordu. ilerleyen saatlerde arkadaşlar gelmeye başladılar tek tek. önce tuna'nın sevgilisi geldi. sonrada diğerleri. müzik başladı ve ben yavaş yavaş ısınıp dans etmek için kalktım bardan. harun'un taburesinin hemen yanındaydım. eskiden de tek başıma dans etmemden hoşlanmazdı. bütün dikkatiyle, sağımdan solumdan geçenlerden beni kollamaya çalışıyordu... daha sonra kendisi de kalktı ve birlikte dans etmeye başladık. bu defa  arkadaşlar pür dikkat bizi izliyordu. benim bakışlarımda ki ifade "ne bakıyorsunuz, olağan üstü birşey yok" anlamında gayet ruhsuz ve sevimli bir ukalalıktaydı. harun ise gözlerini gözlerimden çekmiyordu. fotoğraflarımı çekti, fotoğraflarımız! çekildi. o barın o taburelerinde sevgiliyken çekildiğimiz belki yüzlerce fotoğrafımız vardı...
gecenin sonuna doğru harun'un da arkadaşları katıldı. sonra biz tuna ben ve sevgilisi gitmeye niyetlendik. harun'un arkadaşları daha yeni geldiği için bir an bocaladı. bi etrafına bi saatine bi bana bakınıp durdu biz toparlanırken, "-bekle birlikte çıkalım, yada istersen seninle gelebilirim" dedi. "-gerek yok, sen arkadaşlarınla ilgilen yeni geldiler ayıp olmasın" dedim. peki o zaman deyip kapıya kadar çıktı bizimle. tuna ve sevgilisiyle vedalaştıktan sonra beni sona bıraktı. sarıldı, bende ona sarıldım, tamamen ruhsuz bir hamleyle yanağından öperken, rujum iki yanağında da parladı.. gülümseyerek yanağındaki rujumu sildim, "yinemi yaptın" dedi gülümseyerek. evet dedim bende gülümseyerek. "keşke yine....." diye bir cümle kuracakken, "saat epey geç oldu harun'cum, sana iyi eğlenceler" diyerek, lafının devamını getirmesini engelledim. onu barın kapısında bırakarak tunaların yanına doğru yürüdüm. yağmur başlamıştı, sicim gibi yağıyordu.... ve sonunda artık sarhoş değilmiş gibi yapmayı bırakabilirdim.... taksiye binene kadar arkama bakmadan yürüdüysemde, taksinin kapısını açarken istemdışı bi şekilde kafamı çevirdiğimde, duvara yaslanmış bi şekilde hala arkamdan baktığını gördüm. evet "saat epey bi geç olmuştu!"

2 yorum:

nyts dedi ki...

Deliciim aman diyim sana onun yaptıklarını unutma unutturma!

DeliRapunzel dedi ki...

ela gözlü virüs; canım merak etme, hiç birşey unutulmuyor malesef.. zaten hiç bir hareketi beni iyi yada kötü yönde etkilemiyor. zaten ısrarla unuttum demek bile saçmalıktır. yani hala onunla ilgili yazılar yazabiliyorsam tabiki unutmadım, insan sadece alışabiliyor. evet alıştım ve artık benim için herkes gibi biri sadece