Pages

18 Şubat 2011 Cuma

DeliRapunzel'in Blog Macerası ve İstasyon Cafe

Çoğu blog yazarı gibi benimde ilkokul ve ortaokul yıllarında günlüklerim vardı. köşe bucak sakladığım. heyecanla yazardım, ajandalar doldurdum hala hepsi duruyor. kağıda deftere yazmanın keyfi başkaydı. uzun bir süre adapte olamadım klavye üzerinde yazmaya. blogla tanışana kadar word belgelerinde biriktirdim günlüklerimi.

bir gün bloggerle tanıştım. herkesin okuyacağı bir alanda yazmak, günlük tutma heyecanını bambaşka bir noktaya taşıdı. 2008 de başlayan blog macerası bana çok şey kattı. kendime bir ayna yaptım. yazdıkça kendimi daha iyi tanıdım, okuyanlarla kendime farklı çerçevelerden bakabilmeyi öğrendim. zamanla arkadaşlıklar dostluklar buldum. sanal bir dünyada gerçekten daha gerçek insanlar tanıdım. 

dertlerimi, hüzünlerimi, sıkıntılarımı, sevinçlerimi aşklarımı paylaşırken, o sanal dediğimiz insanlar çoğu zaman hayatımda sanal olmayan "gerçek!" insanlardan daha samimi daha objektif oldular. eleştirilirken de sevilirken de, sövülürken de yüzde bin beşyüz hissettim samimiyeti ve menfaatsizliği. 

yollar, yıllar, aşklar, çeşitli iş maceraları, dostlar ve anılar biriktirdim. ağlarkende yazdım, sarhoşkende. dişimdeki çöpüde yazdım, yüzümdeki sivilceyide. bazen aylarca elim gitmedi klavyelere, arayan soran mail atan "nerelerdsin?" "iyimisin?" "herşey yolunda mı, yaşıyormusun?" diye merak edenlerim oldu. bu duygu paha biçilemezdi. yakıp yıkan ayrılık acılarımda bana yol gösteren ışık tutan, silkeleyip kendime getirenlerim oldu. farklı şehirlerde farklı mekanlarda aynı ekrana bakarak birlikte gülümsediğimiz dostlarım oldu. 
burada olmak sadece yazmak değildi elbet, insan okuyucu oldum. insanlar hayatlar okudum. hiç kimsenin yüzünü gözünü merak etmedim, altında imzasına bakmadan kim olduğunu bildiğim yazarlar oldu. hepsini sevdim. 

zamanla kendi blogum bana yetmez oldu, bir istasyonumuz olsun istedim. adını istasyon cafe koyduk. bu maceraya başlarken, bana fikir eşliği yapan deli manyak güzel arkadaşım Lolla's oldu. ve daha sonra sayesinde tanıdığım Cemo benim ihmalkarlıklarımın emektarı,  blog yazarları istasyonumuzun en önemli yapı taşı oldu ve hep birlikte bu günlere getirdik. Nerden başladık nerelere geldik. 

Aslında konuyu şuraya bağlayacaktım. Hepimizin bildiği gibi İstasyon Cafe'ye yeni yazarlar katılıyor, gün geçtikçe tazelenen yazar kadromuzla daha da güçlenip güzelleşiyoruz. Hayatın her alanından bir renk bulunan, her an her şeyin yazılabildiği, gündeme ve gündelik hayatlara, edebiyattan,  etkinliklere, sinemadan müziğe magazine bir çok yazı paylaşılan, blog dünyasının güzel isimlerini bir arada tutan bir hareket meydana getirdik ve daha da güzel yerlere geleceğiz. 

Gelelim asıl bahsetmek istediğim konuya;
kapımız herkese açık olduğu gibi, blog dünyasının gizli kahramanlarına da yeni bir kapı olmak niyetindeyim buradan. bundan sonra sık sık keşfedilmemiş yazarların blogların tanıtımını yapacağım.  o kadar çok gün yüzüne çıkmamış fark edilmemiş ama yazılarını okumaya doyamadığım blog var ki, bunları gün yüzüne çıkarmanın zamanı geldi. sizlerinde keşiflerini bana bildirmeleri, ortaya çıkarmak istediği cevherleri delirapunzel@gmail.com yada istasyoncafe@gmail.com adresine link atmanızı rica edeceğim. 

son olarak aramıza katılan arkadaşlarımıza da buradan HOŞGELDİNİZ demek istiyorum, Maya, Efendisiz ve Mehmet'te kendi blogları ve yazıları ile birlikte bundan sonra cafemizde olacaklar. blog dünyasına ve cafemize hayırlı  uğurlu olsun efendim :)

Hiç yorum yok: